Yiyorum Büyüyorum Kitap Sayfası

Kızım Olsaydı

Yakın zamana kadar illa ki ikinci kez anne olayım diye pek kafama takmazken, ne olduysa bu aralar bir daha anne olamadığıma üzülmeye baÅŸladım. Aslında sebebi aÅŸikar; 40 yaÅŸ baÅŸa geldi  ve ben anne olma ihtimalinden ciddi bir ÅŸekilde uzaklaÅŸmaya baÅŸladım.

Oysa harika olurdu. Bir evladını neredeyse 9 yaşına kadar getirmiÅŸ bir kadın iki çocuklu hayatın tüm zorluklarına raÄŸmen tecrübesini bir güzel öne çıkarıp, ikinci bebeÄŸi nasıl da kolay büyütebilirdi. Bazı konular beni bu konuda çekinceli yaptı. İkinci çocuÄŸu tek başıma büyütmekten korktum, tam rahata ermiÅŸken birkaç sene daha eve kapanmaktan korktum, uykusuzluktan, yorgunluktan korktum. İnanmayacaksınız ama Kaan üzülür mü diye bile korktum… Gerçi annem hariç hiç kimse beni ikinci çocuk konusunda motive etmedi. Araya giren hastalıklarım, ÅŸimdi törpülenmiÅŸ olan aşırı titiz yapım belki çevreme ‘ikinci lazım’ dedirtemedi. Åžimdi “ben galiba yanlış yaptım” diye sallanmaya baÅŸladım.

İlk bebeÄŸimin erkek olmasını çok istemiÅŸtim, amniyosentez sonrasında bir oÄŸlum olacağını öÄŸrendiÄŸimde havalara uçtuÄŸum halde, doÄŸum yaklaÅŸtıkça cinsiyetin hiçbir öneminin olmadığını anladım. Kadın anne olduktan sonra gerçekten bir baÅŸka olgunlaşıyor. Kucağına aldığı bebeÄŸin kız mı, erkek mi olduÄŸu hiç ama hiçbir önem taşımıyor. Onun varlığı ve saÄŸlığı kadının hayatında en öne konumlanıyor. Buna hiç kimsenin ÅŸüphesi olmasın...

İkinci bebekte “eli ayağı düz, saÄŸlıklı olsun” dilekleri ne kadar dile gelse de insan bir diÄŸer cinsinde annesi olmayı hayal ediyor. Olmasa daha az seveceÄŸinden deÄŸil tabi ama ben ÅŸimdi “bir de kızım olsaydı” diye düÅŸünebiliyorum mesela.

Bir kızım olsaydı… Eminim saçları uzun olurdu. Belki benim bebekliÄŸimdeki gibi lüle lüle… Onları ÅŸekilden ÅŸekle sokar; rengarek tokalar alırdım. Kızıma poposu fırfırlı donlar ve kat kat elbiseler giydirir; jeanlerden de vazgeçemezdim. Biraz büyüdüÄŸünde acaba benim topuklu ayakkabılarımı giyip evin içinde salınır, ya da makyaj malzemelerimle oynayıp suratını maymun gibi boyar mıydı? Kuma gibi her ÅŸeyime ortak olur muydu? Eminim olurdu…

Büyük bir ihtimalle mutfakta da beni yalnız bırakmazdı. Tencere, tavaları önüne alır hayali yemekler piÅŸirir, bana da tattırırdı. Onu kek yaparken on parmağını çikolatalı karışımın içinde hayal ediyorum. Sonra o parmaklarla “Annecim” diyerek bana sarıldığını. OÄŸlumu da çağırıp ikisini baÄŸrıma basardım. İki çocuklu olmak böyle olurdu herhalde. Sevgide adalet kaygısı taşırdım ben kesin.

Evdeki oyuncak çeÅŸitlerimiz bebekler ve çay setleri ile zenginleÅŸirdi. Onu gel beraber oynayalım diye beni ısrar kıyamet yanına oturturken düÅŸünüyorum. Benim hayal gücümde iyidir ya; ne senaryolar yazar, ne kadar uzun oynardık birlikte. Ben çocukken en sevdiÄŸim oyun olan komÅŸuculuÄŸu öÄŸretirdim kızıma. Oooo kimler gelmiÅŸ diye kapılar açardık birbirimize, ee Derin Hanım çoluk çocuk nasıl diye sorardım oyun içinde. Yoksa Buse Hanım mı derdim? Bilemedim birden!

Huyu suyu biraz bana benzerdi diye tahmin ediyorum, çünkü oÄŸlan daha çok babası oldu. Kız olunca daha ÅŸefkatli, sevecen; paylaÅŸmayı seven bir çocuk hayal ettim nedense… Hastalanınca üzülüp, bana bakmaya çalışırken “Anne iyi ol” diye baÅŸucumda uyuyakalırdı muhtemelen. Aynen annem hastalandığında bizim ona yaptığımız gibi.

Kızımla süslenip püslenip alışveriÅŸe çıkardık. OÄŸlan gibi söylenip, ÅŸikayet etmez, benimle birlikte seçimler yapardı. Ana kız tıkır tıkır gezer, yorulunca kendimizi havalı bir cafeye atardık. Ben kahvemi yudumlarken, o da çilekli milk shakenin keyfini çıkarır; sonra hadi anne eve gidelim, Kaanı özledim diye beni apar topar kaldırırdı. İşte benim kafamın arka dip köÅŸesindeki aile portresi böyleydi. Aynen benim yaÅŸadığım gibi kardeÅŸ sevgisinin ve paylaşımın olduÄŸu bir ev…

Tek yetiÅŸen erkek çocuklarının muazzam egoist olabildiklerine ÅŸahit olan biri olarak paylaÅŸmayı bilmeyen, hep bana mentalitesi ile yetiÅŸen bu çocukların aile kurduklarında da huysuz, stresli ve takıntılı olduklarını gözlemledim. Bu sevimsiz örneklerden sonra kendi oÄŸlumu yetiÅŸtirirken son derece bilinçliyim. Mutlu olmak ve mutlu edebilmek için paylaşımcı, vicdanlı ve sevgi dolu olması lazım, ben buna çabalıyorum. Ona kardeÅŸ veremedik ama asil bir karakter oluÅŸturmasına yardımcı olabiliriz düÅŸüncesiyle.

Velakin artık inanıyorum ki tek çocuk yetiÅŸtirmek bazı durumlarda iki çocuklu olmaktan daha zor. Yaşınız uygun, saÄŸlığınız yerinde, imkanlarınız elveriÅŸli ise hem kendinize, hem çocuÄŸunuza yapacağınız en büyük iyilik bir çocuk daha doÄŸurmak olacaktır. Korkularınızın kararlarınızı karartmasına izin vermeyin. Unutmayın her ÅŸeye ve herkese raÄŸmen kadın çok isterse mümkün olamayacak ÅŸey yoktur!

 

2011-05-12
Bu yazı 2310 kere okunmuştur.

mdlountmdlount

Zumrut'cum, bence yasin hic onemi yok onemli olan kendini nasil hisettigin, hayattan ne bekledigin... benim bir Amerikali arkadasim ilk cocugunu 40 yasinda ve 2.cisinide 44 yasinda kucagina aldi, hayat devam ediyor sagligin ve gucun elverdigince neden olmasin

papatya68papatya68

Zümrütcüm, en doğrusunu kendin söyledin ya "kadın çok isterse mümkün olamayacak şey yoktur!" Ne kadar çok istediğinin bütün diğer düşüncelerin üstüne çıkması lazım yalnızca. Yoksa kadınlar için 40 yaş hiç mesele değil artık. zaten ilk bebeğe annelik yaşı da ne kadar gerilemedi mi? Ben 2. bebeğimi kucağıma aldıktn tam 6 ay sonra 40 yaşımı doldurdum. Çünkü ben de 2. bebeğe karar vermekte çok çok gecikmiştim. Ne kendimin ne de minik kızımın buna hazır olmadığımızı bahane göstererek hep. Sanki bir bebeğimiz olsa, Mayaya vermen gereken sevgi de, zaman da yarıya bölünecekti. Zaman belki eksiliyor ama sevgi, öyle birşey ki yarıya bölüneceğine eşit olarak 2 katına çıkıyor aynı yüreğin içinde Sonuçta her kıskançlığa, her itişip kakışmaya rağmen birbirlerine bir sarılışları, elele tutuşup önümden yürüyüşleri en doğru kakarı almış olduğumu onaylıyor.

Adınız :
Yorumunuz :
 * 
@ZumrutOzkan twitter da takip edin