
Diyetisyen Serap Orak Tufan
Yazarın Son yazıları
GDO Nedir?

GDO-GenetiÄŸi DeÄŸiÅŸtirilmiÅŸ Organizma
Son zamanlarda en çok konuÅŸulan beslenme sorunlarından biri de GDO besin tanımlamasıyla gündeme gelen GenetiÄŸi DeÄŸiÅŸtirilmiÅŸ Organizma'lardır. GDO besin olarak bilinen bu yiyecekler ve maddeler Genetik MühendisliÄŸi teknolojisi kullanılarak bir canlının genetik yapısının deÄŸiÅŸtirilmesiyle elde edilmektedir. Laboratuvar ortamında canlının gen yapısı deÄŸiÅŸtirilerek yeni özelliklerin aktarıldığı bir canlı oluÅŸturulmaktadır. EÄŸer bu gen baÅŸka bir canlıya aitse oluÅŸan yeni türe Transgenik Organizma adı verilir (örneÄŸin bir böceÄŸin geninin bir besine aktarılması).
Bu iÅŸlemler bitkilere büyüdükten sonra aşılama gibi bir teknikle deÄŸil daha üretilecek bitkinin tohum aÅŸamasındayken yapılır. GenetiÄŸi deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ tohumlar ekilerek yeni özelliklere sahip bir hasat elde edilir. Peki neden bilim bu tür besinler üretmeye yöneldi? GeliÅŸmiÅŸ ülkelerin gittikçe artan besin ihtiyacını karşılamak üzere gıda politikaları deÄŸiÅŸtirildi. Aslında sorun yetersiz besin üretiminden kaynaklanmıyordu. Gerçek sorun üretilen besinin dengesiz dağılımı ile ilgiliydi. GeliÅŸmiÅŸ ülkeler kendi faydalarını koruyabilmek için tedbir gerektiren yasal uygulamalara geçmek yerine, üretimi ve geliri arttıran ancak potansiyel zararları çok fazla olan bu tür bilimsel çözümler üretmeyi tercih ettiler. GDO uygulaması sayesinde üretici firmalar pekçok avantaja sahiptir. Üretilen bitkilerin yeni gen özellikleri sayesinde :
• Dayanıklılık özelliÄŸi fazla olan bitkiler daha az gübre ve tarım ilacına ihtiyaç duyar
• Daha kaliteli özelliklere sahip tür sayesinde daha fazla verim alınıp hasat miktarı artar
• Böcek türlerine karşı dirençli bitkiler oluÅŸturularak daha az böcek ilacı kullanılır
• Hastalıklara dirençli bitkiler üretilir • YetiÅŸtirilecek bölgenin zor koÅŸullarına (soÄŸuÄŸa, sıcaÄŸa vb.) dayanıklı bitki elde edilir (ÖrneÄŸin soÄŸuÄŸa direnci arttıran gen eklenerek soÄŸuk iklimli yerlerde dayanıklı meyveler üretilmiÅŸtir-Çilek)
• Besin deÄŸeri arttırılarak toplumun eksik olan besin öÄŸesi ihtiyacı karşılanır (ÖrneÄŸin A vitamini eksiliÄŸi olan toplumlarda pirince A vitamini yönünden baskın bir gen aktarımı ile bu eksiklik giderilmek istenmiÅŸtir-Altın pirinç)
Tüm bunlar ilk anda faydalı uygulamalar gibi görünürken aslında sadece üreticinin avantajlarını arttırmış ve yüksek gelir sayesinde ekonomik döngüleri de deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. En önemlisi ekolojik dengenin bozulması ile gelecek nesillerin saÄŸlığı tehdit altına girmiÅŸtir. GDO bilimsel çalışmaları uzun yıllar sürmüÅŸ ve sonunda ilk uygulama 1995 yılında Amerika BirleÅŸik Devletler'nde mısır ekilerek baÅŸlatılmıştır. Ülkemizdeki ilk GDO uygulamasına ise 1998 yılında pamuk, mısır ve patates ekimi ile geçilmiÅŸtir.
ABD'den sonra en çok GDO üreten ülkeler Arjantin, Brezilya, Hindistan ve Çin'dir. En çok üretilen besinler ise mısır, patates, domates, pirinç, soya, kanola, buÄŸday, ayçiçeÄŸi, yer fıstığı, bazı balık türleri, meyveler, çay ve besin yan ürünleridir. Ülkemize ithal edilen GDO besinlerden 25 tür besin ve besin yan ürününün giriÅŸi serbesttir. Bunlar mısır, soya, pamuk, kanola, ÅŸeker pancarı, patates, domates ve yan ürünleri, bakteri ve maya gibi ürünlerdir. Gıda endüstrisinde bu maddelerin çoÄŸu pek çok besinin içinde yer almaktadır. Son 15 yıldır kontrolsüzce tüketilen bu yiyeceklerin potansiyel zararları yavaÅŸ yavaÅŸ ortaya çıkmaktadır.
Amerika'da yapılan üretimlerde GDO besin ekilen tarla ile diÄŸer tarlalar arasına en az 50 m ara boÅŸluk bırakılarak önlem alınmaya çalışılmaktadır. Ancak yapılan araÅŸtırmalar göstermiÅŸtir ki tozlaÅŸma, polen, kuÅŸlar ve böcekler sayesinde GDO besinin özellikleri 4,5 km kadar taşınabilmektedir. Hatta bazı araÅŸtırmalar 10 km'lik bir alana yayılabildiÄŸinine bile dikkat çekmiÅŸtir. GDO besin kendisiyle aynı tür canlının genetiÄŸini bozarsa buna yatay gen kaçışı denir. EÄŸer GDO besin bitkiden hayvana ve hatta insana kadar genetik özelliÄŸini aktarabilirse ve onların genlerini bozarsa bu da dikey gen kaçışı adını alır. GDO besinler üzerinde saÄŸlık yönünden araÅŸtırmalar devam etmektedir.
Bulunan potansiyel zararları alerjik ve kanserojenik etkilere sahip olması, antibiyotiklere direnç oluÅŸturması, gen transferi, diÄŸer mikroorganizmalara zararları ve bilinmeyen zararları olarak belirtilmiÅŸtir. Genetik olarak tamamen kendi türünün dışında özellikler gösteren bir canlı hem onunla aynı ortamda yaÅŸayan diÄŸer canlılara (diÄŸer bitkiler/böcekler/hayvanlar) zarar vererek ekolojik dengeyi bozmaktadır. Hem de onu besin olarak tüketen canlılara (hayvan/insan) karşı saÄŸlık açısından tehdit oluÅŸturmaktadır. Tüketici olarak hangi besinlerin GDO olduÄŸunu ayırt edemeyeceÄŸimiz için gıda politikalarının bu yönde koruyucu tedbirler alması gerekmektedir. Ülkemize GDO besinlerin giriÅŸleri yasak deÄŸildir. Çünkü giren her maddenin analizini yapacak teknik imkanlar yoktur. Ancak 26 Eylül 2010 tarihinde GDO yönetmeliÄŸi yürürlüÄŸe girmiÅŸtir.Bu tarihten itibaren GDO besinlerin etiketlenmesi zorunlu hale gelmiÅŸtir.
Gıda maddesinin üzerinde "Genetik yapısı deÄŸiÅŸtirilmiÅŸtir veya GDO üründen elde edilmiÅŸtir" ÅŸeklinde ifadeler yer alacaktır. Bebek maması ve çocuk besini özelliÄŸi taşıyan besinlerde GDO kullanılması kesinlikle yasaklanmıştır. Etiketlemek zorunlu hale gelmiÅŸtir. GDO besinlerin bir diÄŸer olumsuz etkisi de üreticiyi kısır tohumlar nedeniyle tohum üreticilerine bağımlı hale getirmesidir. GDO tohumdan üretilen bir meyvenin tohumu kısır gen olması nedeniyle 2. hasatta kullanılamamaktadır. Ayrıca GDO besinin gen kaçışı sayesinde baÅŸka türlere zarar vermesi olasılığına karşı her ülkenin alınacak önlemlerle kendi gen çeÅŸitliliÄŸini koruması gerekmektedir. Sonuç olarak henüz kanıtlanmamış zararlarına raÄŸmen GDO besinlerin potansiyel zararları bilinmektedir. Tüketicilerin etiket okuma bilincini arttırarak bireysel önlemler alınabilir ancak asıl bilinci pekçok insana besin üreten ve sunan firmaların ve denetleyici kurumların göstermesi gerekmektedir.
Diyetisyen Serap Orak Tufan
www.kendinizeiyibakin.com

