
Pınar Kaftancıoğlu
Yazarın Son yazıları
Çaresiz Değiliz!

İpek Hanım ve Mavi Hanım... :) Yazarım arada bir onları, anlatırım ya da konuÅŸurken. Beslenme düzenini anlattığımda ''Vah vah...'' tepkileri aldığım olmuÅŸtur İpek Hanım için. ''ÇocukluÄŸunu yaÅŸatamamış annesi, yazık...'' durumları... Oysa ufak boy bir gurme olarak yetiÅŸtirmeyi becerdim kızımı aslına bakarsanız. Mavi de onu takip ediyor. :)
İpek tostundaki peynirin kim tarafından yapıldığını anlayabiliyor. YediÄŸi ekmeÄŸi kimin yoÄŸurduÄŸunu, yoÄŸurdu kimin hazırladığını... Arada bir ben mayalarım yoÄŸurdunu, kaşığı aÄŸzına sokmaz. Bizim tereyağının, yoÄŸurdun ve keÅŸ'in sihirli elleri Fatma'yı tanırsınız. ''Sen elleme, Fatma yapsın.'' diye fırça yerim dokuz yaşındaki kızımdan. Ekmek ya da... Size gelen ekmeklerin sihirbazı Zübeyde o gün izinli ise, ekmekler baÅŸka bir elden çıkmışsa ''Zübeyde'ninki deÄŸil bu.'' diyecek kadar anlıyor. Åžaşırtıyor. Çok da mutlu ediyor. Biliyorum ki bu saatten sonra İpek'e kremalı bisküvi beÄŸendirmek, sevgili Vedat Milor'a topitop yedirmek kadar imkansız.
Åžanslıyım. Zor olmadı üstelik ona bu alışkanlığı kazandırmak. DoÄŸduktan sonra ilk beÅŸ - beÅŸ buçuk ayı anne sütü ile geçti. Arkasından meyve suyu, ev yoÄŸurdu, diÅŸleri kaşınınca vermeye baÅŸladığımız ekmek kabukları, tarhana, mercimek çorbası, bulgurlu çorba... Sonra az az balık etine baÅŸladık, biraz da kıyma ile devam etti. Öyle çok özel, çok lüks bir ÅŸey olmadı sofrasında. Her zaman sebze oldu. Her gün bir parça olsun et; biraz da tahıl vardı. Seyahate giderken yolda illa ki bir çorba bulabildik. Kahvaltıları dünyanın en basit kahvaltı menüsünden oluÅŸtu: Bir yumurta, domates, salatalık, peynir, tereyağı, tahin - pekmez ve zeytin. Çikolata kreması, fındık ezmesi falan bulundurmadık hiç. Onun da aklına gelmedi. Sağımızdaki solumuzdaki komÅŸularda da olmayınca sormadı bile.
Pizzayı televizyonda gördü ilk kez. İstedi. Yedirdik. Lahana sarmalarımızın yaratıcısı, pek çok kurabiyemizin ustası Hülya yaptı pizzasını. Mis gibi undan, bol tereyaÄŸlı, kaÅŸarlı, biberli, domatesli, mantarlı bir pizza çıkardı bütün çocuklara. Altı koca tepsi yediler. Cips istedi; geceyarıları televizyonda reklamı dönüp duran, dışarıda beÅŸ liraya satılan özel rende ile kendi patatesimizi yaprak yaprak rendeledik. Zeytinyağı, kekik, azıcık tuz ve tatlı toz biber ile karıştırdık. YaÄŸlı kağıda serip fırına attık, çıtır çıtır cips çıkardık. Bayıldı. :) Süzme yoÄŸurttan da sos yaptık yanına hatta. :)
Sütüne, yoÄŸurduna ÅŸeker eklemedim hiç. Åžekerden uzak tutmak için elimden ne geliyorsa yaptım. Åžekeri alışkanlık haline getiren çikolatalı gofretler, meÅŸrubatlar ya da buna benzer ürünler hiç alınmadı eve. Sordu. İstedi. Israr ettiÄŸi de oldu.
''Bak İpek'im, bu kadar insan, bu kadar anne çocuklarına saÄŸlıklı ÅŸeyler yedirmek için; saÄŸlıklı kalmak için büyük bir savaÅŸ veriyor. Bir ÅŸiÅŸe sütü, bir ekmeÄŸi, bir kilo patatesi bekliyorlar. Yemek - içmek olabilecek en önemli ÅŸey... Tertemiz ve saÄŸlıklı ÅŸeyler yiyeceksin ki boyun hep böyle uzasın, cildin bu güzel pembe rengini hiç kaybetmesin; ilaç, hastane vs. hiç olmasın hayatımızda. Enerjimizi, zamanımızı ve paramızı kötü beslenmek yerine seyahatlere, kıyafetlere, hediyelere harcayalım. NeÅŸ'emiz hep yerinde olsun. Ben hasta olursam siz çok üzülürsünüz, siz hasta olursanız ben çok üzülürüm. Hele Mavi hasta olursa hepimiz çok çok üzülürüz. Sen Mavi'nin halasısın. Minik Mavi'ye iyi örnek olmak senin görevin. Mavi, sen ne yaparsan onu görecek, onu taklit edecek. Bu nedenle akıllı davranman gerekiyor.'' dedim. ''Bu görev bizden çok senin...'' ÅŸeklinde de iyice bindirdim sorumluluÄŸu. :)
Erken yaÅŸta bu sorumluluk biraz fazla diye düÅŸünüyorduk. Omuzları kaldırdı neyse ki bu yükü. Çok da benimsedi üstelik. Dışarıda hazır kek ve meyve suyu ile çocuÄŸuna kahvaltı ettiren bir anne gördüÄŸünde o anneye sinirleniyor. ''Minicik bir çocuk gördüm çarşıda, annesi kola içiriyordu'' diye hayretler içinde anlatıyor. ''Anne = Koruyucu'' kavramı ile iliÅŸkilendiremiyor.
KonuÅŸtuklarımızı pekiÅŸtirmek için o pek süper çikolatalı fındık kremalarının etiketlerini okuttum. %13 fındık, %7 kakao... Gerisi sadece ÅŸeker (o da artık ne ÅŸekeri ise) ve dünyanın en berbat yağı olan palmiye yağı... Üzerine de envai çeÅŸit katkı maddesi... O çikolatalı kremanın içindekileri ayrı ayrı bardaklara koyup göstermeyi düÅŸünmüÅŸtüm ama etiket bile ikna etti. ''Tiksindi.''. Çok ÅŸükür.
Araba ile yola çıkarken yanına aldığı güzel sandviçler, matarasına doldurduÄŸu meyve suyu yetiyor ona. Evden acele ile çıkmışsak ızgara et yediriyorum bir yerlerde. Salata, kaliteli bir döner, balık, bir tabak makarna... En kötüsü bir tost buluyoruz. Binlerce seçenek var. Bunları bilmek ve ayıklamak zor deÄŸil hiç?
İpek Türk Mutfağını ve bize yakın olan Akdeniz Mutfağını sever. Torunum Mavi ise olası bütün mutfakları sanırım... :) Ekmek parçaları, ceviz, tarhana, masa örtüsü, bakıcısı sevgili Nana'nın elinden kaptığı tost... BulduÄŸu her ÅŸeyi iÅŸtahla yiyor. Çok çok hareketli, kıpır kıpır... Hemen eritiyor. Mavi de gelinim sofrasında, mutfağında ne tutuyorsa ona alışacak. 4 - 5 yaşına kadar oluÅŸturacağı damak tadı, onu da abuk sabuk yiyeceklerden uzak tutacaktır. KreÅŸte, yuvada, okulda ''hafiften uyumsuz'' görünen çocuklardan olacağı kesin. Olsun. Bana, gelinime, size düÅŸen görev sırf ''uyumlu'' olsunlar diye gıdaya benzeyen yaratık gibi ÅŸeyleri yemelerine izin vermek deÄŸil. Okul idarelerini baskı altına alıp sofralarına bildiÄŸiniz fasulye, bulgur pilavı, yoÄŸurt, bir de ilaçsız, düzgün bir elma koydurmak için mücadele vermeliyiz. Direnmek gerek. ''Olmuyor, çok denedim.'' diyorsanız belki yeterince denememiÅŸsinizdir..? :)
''Bu arada size yazamadım ama sene başında bizim kolejde seyrek de olsa hala verilen hazır çorba, sosis, nugget tarzı ÅŸeyleri nihayet kaldırttık biliyor musunuz?'' diye baÅŸlayan bir mail'i alıntılamak iyi olabilir. Åžöyle devam ediyor:
''...ve ben çıkıntı olmaktan biraz olsun kurtuldum konuÅŸa konuÅŸa. Okul aile birliÄŸine yaza yaza. :) Geçen sene başından itibaren çok kafa ütülemiÅŸtim, iÅŸe yaradığını görüyorum. Tabii ki özellikle benim gibi bilinçli ve duyarlı birkaç velinin de desteÄŸiyle oldu. Ben hala çok az olduÄŸumu düÅŸünüyorum.
Vakti olan arkadaşlar ara ara gidip yemeği tadıyor, denetliyor...
Geçenlerde alakasız bir ÅŸey için gitmiÅŸtim aslında ki yemekhane sorumlusu kızcağız neredeyse hazırola geçti karşımda ama laf aramızda gizliden gizliye hoÅŸuma gitti bu durum. SaÄŸolsun Gülden'ciÄŸim de geldi. Hatta okul aile birliÄŸindeki arkadaÅŸları bilgilendirdi. Özellikle hijyen ve zehirlenmeler vb. için uyardı. Tabii ki her ÅŸey benim gibilerin hayal ettiÄŸinin çok uzağında hala ama... iÅŸlemeye devam edeceÄŸiz.'' diye bitiyor.
Bir tane daha var.
''Ben de (...) (...) okul aile birliÄŸindeyim. Metinlerinizi bir kısım veli arkadaşıma da ilettim. Bana 'ütopya, kimse bunlarla uÄŸraÅŸmaz' diyorlar. Nitekim velilerin çoÄŸu bilinçten yoksun. Çocukları ne yiyor umursamıyorlar. Doysun, aç kalmasın, gerisi onlar için önemsiz. Burada okul yemeklerini (...) adında belki duymuÅŸsunuzdur bir firma getiriyor. Aslında okulun kocaman, gayet güzel bir mutfağı mevcut ama zor geldiÄŸi için kendileri okul olarak yemek yapma iÅŸine girmiyorlar. Yemek ÅŸirketi sebze türlüsü dahil olmak üzere eskiden birçok yemeÄŸe sosis koyuyordu. Kahvaltıda sosisli milföy börek, pizza, salam - sosisli kruvasan, poÄŸaça, tepsi böreÄŸi veriyordu. Üç yıl uÄŸraÅŸtım. Sonunda bunlar kalktı. Normal peynir, zeytin, bal vb. açık büfe kahvaltıya döndü. Ama bu sefer de buz gibi haÅŸlanmış yumurta ya da kireç gibi ucuz peynir, krem peynir veriyorlar. Tabii çocuklar yemek dahi istemiyor. Güya biz istedik ve istediÄŸimiz oldu. Yıldırmaya çalışıyorlar.
ÖÄŸle yemeklerinde bir kez bile kaliteli diyebileceÄŸimiz bir pirzola, biftek verilmedi. DondurulmuÅŸ döner, nugget, balık finger ya da tavuk veriyorlar. Pilavı bulgur ile deÄŸiÅŸtirmiyorlar. Hele akÅŸamüstü, ikindi kahvaltısı adı altındakiler tam bir fiyasko. Kek, tatlı pasta ve kutu meyve suları. Kantini saymayacağım bile. Yukarıdaki deÄŸiÅŸiklik için bile ne kadar zaman geçti. DiÄŸerleri için siz düÅŸünün. Kızım o okula baÅŸladığında üç yaşındaydı, ÅŸimdi 10 yaşında. İlk baÅŸladığında ikinci ayında gıda alerjisi baÅŸladı ve iki yıl düzeltmek için uÄŸraÅŸtım. 7 yılda zaten yeterince hasar aldı. Yazık bu çocuklara, gelecekleri ile oynuyorlar. Bahçede dolaÅŸan obez çocukları görseniz içiniz sızlar. Az sayıda kiÅŸi olduÄŸumuz için yeterli olamıyorum. Çaresizlik çok kötü. İnsanı çıldırtıyor.'' diye bitiyor.
Buna karşı mücadele vermeyeceÄŸiz de ne için vereceÄŸiz..?

