Yiyorum Büyüyorum Kitap Sayfası

66 Aylık Bebekler

Uzun yaz tatili boyunca yüzlerce aile geldi köye. Yüzlercesiyle tanıştım. :) Cumartesi günleri, yani İpek'in gezme günleri gelenler ile bu fırsatı yakalayamadık sanırım sadece...

Tanıştığım herkes neÅŸ'eli, güler yüzlü ve birbirinden iyiydi. :) Bu sene çocuÄŸu ilkokula baÅŸlayacak olanlarda endiÅŸe vardı sadece. Kendi çocukları, yeÄŸenleri altmış altı ayı yakalayanlar... Bir o kadar da ziyarete gelen öÄŸretmenler endiÅŸeli idi.

Konunun politik yanıyla ilgili bir yorum yapmak istemiyorum. SevdiÄŸim bir deyiÅŸ vardır, ''Kötüyü dilleyip kötüyü çağırmayın'' diye. Ben kendi tahsil hikayemi paylaÅŸayım sizinle. :)

1 Mart 1968'de, Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde doÄŸdum. Oysa Mayıs sonları imiÅŸ beklendiÄŸim tarih... Zavallı anneciÄŸim, edebiyat öÄŸretmeni Behiye Nurcan KaftancıoÄŸlu; çalıştığı Fatih Kız Lisesi'nde ders verirken sancılanmış. On dakikada yetiÅŸtirmiÅŸler hastaneye. Yedi aylık doÄŸmuÅŸum bendeniz... :) Uçarak gelen babamın ''Kız oldu!'' çığlıkları, sevinç gözyaÅŸları ve buna çok ÅŸaşıran hemÅŸirelerin bakışları altında... :)

Hazırlıksız yakalandıkları için benden iki buçuk yaÅŸ büyük abimin giysileri içinde eve götürmüÅŸler beni. İş sorumluluÄŸu ve öÄŸrencileri, hayatındaki her ÅŸeyin üstündedir annemin. İzin falan almamış haliyle... İki gün dinlenmiÅŸ evde, üçüncü gün devam etmiÅŸ görevine. Okulda sağılıp biberonlar ile eve yetiÅŸtirilen sütler ile büyümüÅŸüm.

''Ebem'' derdik, rahmetli babaannemiz baktı bize. Kars'tan geldi. Her fırsatta da Kars'a gönderildik onunla beraber. Gel zaman git zaman abimin ilkokul zamanı geldi çattı. O yedi yaşında, ben dört buçuk... Abimi ne denli seviyorum, anlatamam. Biliyorlar ondan ayrılamayacağımı, gizliyorlar bu ilkokul iÅŸini. Sonunda ben bir duy, anla... Duvarları yıkacak kadar aÄŸladım. Feryat, figan... Ne annem ikna edebildi beni, ne babam, ne komÅŸular... ''Abim gidemez, giderse ben de giderim.''
Çocuklarının kulu, kölesi sevgili babacığım; abimin yazıldığı İskenderpaÅŸa İlkokulu'na gitti. Bir süre benim de abim ile birlikte sınıfa girmem, fasulyeden ortalıkta dolaÅŸmam, duruma alışınca da kovalanmam konusunda ricacı oldu. Bu ricayı geri çevirmeyen Müdür Bey'i, bugün bile minnet ile anarım. :)

Okulun ilk günü abimde siyah önlük, bende siyah önlük ve çanta, harika bir fotoÄŸrafımız bile var. Bulursam paylaşırım bir gün. :) Mübeccel öÄŸretmen... Adını gayet net hatırladığım, hakikaten ''öÄŸretmen'' olan bir kadın idi. Anne ÅŸefkati ve ilgisi ile kırk kiÅŸilik sınıfı, özellikle de beni sarıp sarmaladı. İkinci gün bitti, üçüncü gün bitti...

Evde konuÅŸuyorlar fısır fısır, ''yapamayacak, edemeyecek, bir haftaya kalmaz eve gelecek.'' diye. Duyuyorum ben de üzerimdeki hain planları. Artık hırsımdan mıdır, abimin yanından alacaklar korkusundan mıdır nedir; annemin ve babamın düÅŸündüÄŸünün aksine derse, kitaba, deftere, fasülyelere, yazı kartlarına en çok ilgiyi gösteren ben oldum. Çabamı görüp halime acıyan okul müdürü babamı çağırdı. ''Ümit Bey senin kız abisini de bırakmayacak, okulu da...'' demiÅŸ. Özel bir izin ile dört buçuk yaşımda ilkokul bir kaydımı resmi olarak yaptılar. Maarifte okuyup hazırlık sınıfı vb. ile karşılaÅŸmayınca beÅŸ sene ilkokul, üç sene Esentepe Ortaokulu, üç sene de BeÅŸiktaÅŸ Kız Lisesi derken 1983 - 1984 döneminde; on beÅŸ buçuk yaşımda İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'ne, sınavda derece yaparak girdim.

Ben dünyanın en güzel çocukluÄŸunu yaÅŸadım. :) İlkokul boyunca özel bir bodyguard ve çanta taşıyıcısı (sevgili abim) sahibi oldum. O dönemleri hatırlamaya çalıştığımda aklıma gelenler içinde en çok güldüÄŸüm ÅŸeylerden biri; çocukların kendilerini ilkokula getirip - götüren kadınlara ''anne'' dediÄŸini görmekti. ''Anne..?''

Canım annem Behiye Nurcan KaftancıoÄŸlu, o kadar asil, o kadar adalet duygusu sahibi bir kadındı ki çocukluÄŸumuz boyunca okuldan dönerken bize ne hediye getirirse, aynılarını sokaktaki oyun arkadaÅŸlarımıza da getirirdi. Sokağın başında elinde birkaç elma ile onu gören çocuklar ''ÖÄŸretmen teyzeee, öÄŸretmen teyzeeee'' diye bağırınca biz de ''ÖÄŸretmen teyzeee'' diye bağırdık, öyle bildik onu. :) Tüm çocuklara eÅŸit tavır takınmayı ilke edinmiÅŸ o kadına ''Anne'' dememiz gerektiÄŸini, ancak ilkokulda anladık. :)

Annemin evde de kendine has bir disiplini vardı. Okuldan döndükten sonra öÄŸrencilerin yazılı kağıtlarını okur, öÄŸrencilerinin her birinin tek tek nasıl geliÅŸebileceÄŸini düÅŸünür, her biri için ayrı ayrı planlar yapardı. Bize karşı duyduÄŸu sorumluluÄŸun aynısını kendilerine de duyup hayatlarının yapı taÅŸlarını elleriyle kurduÄŸu o çocukların çoÄŸu, büyüyünce önemli birer yazar, birer bürokrat, birer profesör, birer siyasetçi, çokuluslu ÅŸirket yöneticisi, konsolos falan oldular. Ben annemin sonsuz sabrını, adalet duygusunu, anneliÄŸini, eÄŸitmenliÄŸini, hayatın içindeki tüm canlılara duyduÄŸu sevgisini bizzat bu insanların aÄŸzından dinledim yıllar yıllar sonra. Bir kez daha hayran kaldım, kızı olduÄŸum için bir kez daha çok büyük gurur duydum.

Şımarma ihtiyacımı da çocukluÄŸum boyunca babam fazlasıyla karşılayınca ÅŸükür ki, hiçbir eksik hissetmedim kendimde. :)
Demem o ki altmış altı aylık paniÄŸi yapmayın. Üzülmeyin, lütfen strese girip bu stresi çocuklarınıza geçirmeyin. O kadar akıllılar ve her ÅŸeyi o kadar hızlı öÄŸrenip uyum saÄŸlıyorlar ki bunun da üstesinden rahatlıkla gelecekler; inanın. :)

Üzerinde duracağınız ÅŸey düzgün beslenmeleri, düzgün uyumaları; sabah kahvaltılarını en azından bir tost, bir yumurta, bir bardak taze meyve suyu ile yapmaları olsun. Okulları seçerken yemek programlarını en önemli kriterlerden biri olarak görün. Okul aile birliklerinde faal olup gerekirse bu menüleri siz düzenleyin.

Hazır pizza, donmuÅŸ patates, tavuk kroket, kakaolu fındık bilmemnesi gibi hakikaten iÄŸrenç ÅŸeyleri yedirmelerine müsaade etmeyin. Kantinlerin, en azından yemek saatlerinde kapalı olmalarını talep edin. İnternet büyük bir imkan... Blog'larla, gruplarla okul yönetimlerine baskı kurup kantinlerden gazlı içecekleri, ÅŸekerli, soyalı saçma sapan ürünleri kaldırtın. Okullara, eÄŸitimcilere saygınızı elbette koruyun ama çuval dolusu para döktüÄŸünüz özel okullar, bu paranın en azından yüzde beÅŸini beslenme bütçesine ayırmak ve çocuÄŸunuzu doÄŸru düzgün beslemek zorundalar. İstemekle kalmayın, ÅŸart koÅŸun.
İzmir'de, sadece soyulmuÅŸ salatalık gibi ÅŸeyler satan okul kantinleri olduÄŸunu öÄŸrendim geçenlerde. Neden tüm kantinler böyle olmasın ki..?

 27 AÄŸustos 2012
www.ipekhanim.com 

2012-10-04
Bu yazı 1944 kere okunmuştur.
Adınız :
Yorumunuz :
 * 
@ZumrutOzkan twitter da takip edin